20 Mayıs 2014 Salı

Diğer masalardan size haber var ..



Çoğu zaman kalabalığın içinde kayboluyor insan. Aslında bu cümleyi normal hayatımızda çok kullanırız fakat hiç bir zaman yahu bi dur diyelim demeyiz ne hikmetse.


  Bende bu yazıyı kocaman bir kalabalığın içinde fakat herkesin yalnız olduğu bir yerde yazıyorum.


  Mesela yan masada memleket meseleleri konuşuluyor. Türk , Kürt , Alevi , Sünni  daha neler neler yok yok ... Diyarbakır'dan tutun İzmir'e , Malatya'dan geçin Tekirdağ'a kadar. Konuşulmayan kalmadı. Haritanın tozunu attırdılar. Görüşlerini birbirleri ile masada çatışıyor. Sadece görüşleri mi ? Yok artık bununla kalır mı, öyle bir bakışları varki birbirlerine cümle kurarken. Kendi dünyasında bu konular hakkında tez yapmış gibiydi. Sahi belki tez'i olabilirdide....


  Çapraz masamda birbirinden zarif iki bayan var Moda konuşuyorlar. Yeni trendler,  modeller ve dahası. Masada sıcak içecekler olmasına rağmen soğuk , garip rüzgarlar esiyor. (Ben pek sevmem bu havayı, moda ve tasarım yapmama rağmen uzun yıllar alışmadım bir türlü ) Düşünün masada çay olmasına rağmen havanın soğukluğu geçmemiş. Durumun vâhâmetini siz düşünün artık ne diyim daha.


   Ben bu satırları yazarken arada etrafımdaki insanlar kafalarını kaldırıp bana bakıyorlar


- bu kız kafasını gömmüş saatlerdir ne yazıyor  der gibi bakıyor


 Nasıl anladın, o bakış nasıl bir bakış diye sormayın anlatılmaz , yaşanır. Deneyin görün :)


   Onların düşünceleri ve fikirlerini yazdıklarımı bilseler çok farklı şeyler düşünür , konuşurlarmıydı ? En doğal hallerinden  mi bahsederlerdi yoksa gösteriş dolu şatavatlı cümleler mi kurarlardı ?


   İnsanlar garip .Çözemezssiniz . Velev ki çözmeye kalktığınızda buyrunuz benim gibi abuk subuk düşüncelere kapılıp , bambaşka yerlede bulabilirsiniz kendinizi. Neyse konuyu saptırıp sabote etmeyeceğim.


 Nerde kalmıştık. İnsanlar garip başka bir masada gözüm şimdi de. Masanın rengi somon rengine dönük. Kenarları aşına aşına soyulmuş. Masanın iki kenarında bol köpüklü kahveler duruyor. İki kişiler, birisi anlıyormuş gibi bakıyor . Bir digeri ise içini boşaltırmışçasına anlatıyor derdini. Belli kelimelerden , ellerinden , alnındaki çizgilerden . Çok yıpratmış hayat, aynı oturduğu masa gibi. Daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim. Dert dediginiz öyle ulu orta anlatılmaz,  gizli tutulur.  Artık o benimde derdim, yazmayacağım işte.  Ama sizde biliyorsunuz artık bir dert var masada.Sizi de ortak ettim derde. .  O zaman bize düşen kadarını yapmalı. Ellerimi açıp dua etmeli sadece kulağımız ile duyduğumuz dertler ve dertliler için değil , tüm darda kalmış , dert sahibi insanlar için.  Hadi Allah kabul etsin.


  Birden bir gürültü koptu. İrkildim ve kalemi elimden bıraktım. Tam olarak saat dilimine göre 48 dakika olmuş , bana sorulursa saniyeler geçmişti daha. -Efendim ? Hı gürültü mü neydi?


Maç varmışta , gol olmuş.  O duyduğum ses ise gürültü değil,  sevinç çığlığı imiş .


  Şimdi masadakilere takılıp yoldakileri görmeden olmaz . İşte bir amca geçiyor. Bir şeyler yapmaya çalışıyor besbelli. Ekmek parası derdindeler. Allah yolunuzu açık etsin dedim. (İçimden) Amca ise ağız dolusu amin dedi ( içinden)


  Bir diğer masada bir kaç iyi kişi oturmuş kafa kafaya vermiş hararetli hararetli konuşuyorlar. Konu derin fakat , gözleri parlıyor gençlerin.  Iyi birşeyler yapma çabaları var. Beyin fırtınası dönüyor masada. Neler yapabiliriz diyorlar birbirlerine. Dertleri faydalı insanlar olmak . Evet evet onlara da teşekkür ettim . Yollarını ve bahtlarının açık olması için dua ettim. Sizin gibi gençler oldukça sapasağlam ayakta olacağımızı ve dimdik yürüyeceğimizi söyledim.( içimden)


   Herkesin masasına göz gezdirdikten sonra döndüm birde kendi masama baktım.  Herkesi yazıpta kendini yazmamak olur mu hiç?  Masa kahve rengi , dört tane de sandalyesi var. Masanın üzerin de kağıtlar kalemler ve birde kahve var.


    "Her zaman dediğim gibi çay dostlarla , kahve yalnız içilir" o yüzden kahve var masamda . Kafamı 20-30 dakika bir kaldıran biriyim. İnanın ben olsam diğer masada ki kendi masamdaki olan kağıtlarda neler yazdığını merak ederdim . İste merak edenler içinde yaziyorum. Velhâsıl kelâm , 2. Sayfama geçince çayım geldi. Nitekim artık yalnız değildim.  Bir sayfa dolusu kelimelerim,cümlelerim vardı. Uzaktan bir ney sesi geliyor.  Kalabalıktı masa artık.  Düşünce ve konuşmalarım da vardı elbette . Fakat bunu yazmayacağım ve siz anlayacaksınız.


    Şimdi gelelim asıl konuya. Siz benim laflarıma bakmayın.  Dönün bu etrafınıza bakın. Mesela sizin yan masanız da daha neler neler oluyor  bir bakın.  Etrafınıza bir bakın.  İnsanlığa bir bakın.  Aslında bakıp ta görmediğimiz ne çok şey varmış diyeceksiniz.
İtiraf etmeliyim ki  , o etraf masadaki birinde siz oturuyordunuz. Mesela o satırlardan birinde sizi anlattım.  Tam da size uyuyor dimi. Evet evet o sizsiniz. O sizin yanınızda ki masa da oturan fark etmediğin de benim . Tanıştığıma sevindim .


       Dip not:  Yazılan yazı gerçek hikayeler , hayatlar , kişiler hayal ürünüdür. Sadece kendimi anlattığım her kısım aslıdır.


Kimsenin özel bir konuşması veya hayatı ifşa edilmemiştir.


                                       Selam ve dua ile


                                  Şüheda Nur Fidanol


                                        #Şuşudan fısıltılar


12 Mayıs 2014 Pazartesi

SADECE ANNELERİMİZE DEĞİL BÜTÜN iNSANLIĞA GELSİN BU YAZIM..

  Uzun bir aradan sonra buraya yazı yazmak, hiç görmediğin çocukluk arkadaşına rastlamak gibi bir şey:). Sahi bu durumda hayırsız arkadaş konumuna ben giriyorum ama hayırlısı olsun ne diyelim. Çoğu defa denediysem de , laf kalabalığı olmasın şimdi,  herkes başka bir ağızdan konuşuyor bari ben bi sakin durayım diye düşündüğümü itiraf etmeliyim sanırım.

  En son yazım ise doğum günümde olmuş. Yeni yaşım kenidisi ile beraber fazladan sorumluluk düşünce ve fikirler dr getirdi. Buda benim bu seneki doğum günü hediyemdi:)

  Gelelim konumuza , dün 11 Mayıs Anneler günü idi. Aslında bu yazıyı gününde yazmayı istedim fakat sabah sosyal medya ve çevreme bakınca bekleme kararı aldım. Herkes okadar hevesliydiler ki anlatamam. Kimsenin sevincini kursağında bırakmak istemedim.

 Evet annelerimiz baş tacı herzaman ama bir gün değil. Onlara herzaman ne kadar değerli olduklarını anlatmak için bir günü beklemeye gerek yok. Süpriz yapıp hediye almak için bir gün beklemeyin. Annenizin her yüzüne baktığında ona sizin için ne kadar değerli olduğunu anlatın. Bunu bir güne sıkıştırmaktan vazgeçin , bu bir günü öyle olağanüstü bir hâl ve duruma getirmek ne denli doğru tartışmalı bir konu doğrusu . Oturup masaya herkesle bu konuyu tartışacak kadarda gözüm de kara hani:)

  Durumu biraz daha ince eleyip sık dokursak. Annesi hayatta olmayan kardeşlerimiz , ablalarımız , abilerimiz var. Çocuğu olmayan ailelerimiz var. Bu günü bu kadar olağanüstü bir hâle getirmek bazı insanların mutsuzluğuna ve üzüntüsüne sebep oluyorsa bu konuda daha dikkatli davranmak şart olmalı. Unutmayın birini mutlu edeceğim diye başka birinin mutsuzluğuna sebep olmaktan çekinin ve sakının. Bir yeri tamir edeceğim derken başka bir yeri bozmak akıl kârı değildir.

  Ebetteki karşıyım Anneler ve Babalar gününe. Heryerde afişler broşürler bangır bangır kutlama sesleri. Özümüzde olamayan şeyleri bizim vücudumuza enjekte etmelerini kabul etmiyorum.Her bir reklamda bir öksüzün bir yetimin boynu büküldüğün de bunun hesabı sorulmaz mı zannedersiniz ? Peki ya dün şehit annelerinin anneler gününü kim kutlamaştır veya evlatlarını savaşta kaybeden Suriyeli annelerinde anneler günümüydü? Acaba onlarında bir kutlayanı olmuşmudur ? Daha birsürü anlatılabilir, örnekler çoğaltılabilir.

 Bu böyledir işimize gelsede gelmesede.... Hiç bir duyguyu kıvamında yaşayamadığımız gibi bunuda beceremeyip abartanlarımız oldu. Ama böyle hassas konularda bari dikkat etme nezaketinde bulunalım.

  Ben belki yamuk anlatmış olabilirim. Ama sizin muhakak doğru anlayacağınızdan eminim.

  Ez cümle yazımı beni herzaman çok etkileyen ve her dinlediğim de çok etkileyecek bir şiir ile sonlandırmak isterim.

   Ya Resulullah,

Mekke çocukları annnelerine seslenirler miydi senin yanında?

Onlar anne diyince sen yere mi bakardın ?

Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı ebva'ya ...

Kaç gece anne diye hıçkırdın Efendim.....!

Senin yerine de anne dedik annemize, senin yerine de baba dedik....

Bu yazımı bütün insanlığa , insanlığımıza armağan ediyorum.  Eğer bir gün insanlık ve merhamet , sevgi günü olursa en önde ben gideceğim ve kutlayacağım . Çünkü bu dönemde en ihtiyacımız olan şeylerin en başında geliyor.

                                                                                                                           Selam ve Dua ile

                                                                                                                           Şüheda Nur Fidanol

                                                                                                                             #Şuşudan fısıltılar

                                                                                                                                    12/05/2014