29 Kasım 2014 Cumartesi

İyi insanlarız aslında..

       Haftalar  sonra aldım elime , kağıt kalemi. İtiraf etmeliyim ki bir kardeşi , bir anneyi , bir evladı özler gibi özledim yazmayı. Geçenler de dosyaları karıştırırken bir yazıya denk geldim. Yazı da  aynen şöyle yazıyordu ;
   Bana bir kalem uzatılınca "teşekkür ederim " dedim. "Artık kullanmıyorum"

 Evet Allah kimseyi kaleme, kağıda küstürttmesin. En azından biz yazmayı severler için.  Evet bana bu yazıyı yazdıran , tekrar kağıdı kalemi elime andıran bir şiir idi. Okur okumaz sizinle paylaşmam gerektiğini düşündüm . Bertolt Brech 'in bir şiiri.
   İyi anlaşılması gereken , iyi bir şiir kendisi.
   İyi okumalar,
    ●İYİ ADAMA BİR İKİ SORU ●
    Madem iyisin,
    Şimdi bizi iyi dinle.
    Düşmanımızsın sen bizim.
    Dikeceğiz seni bir duvar dibine,
    Ama madem bir sürü iyi yönün var
    Dikeceğiz seni iyi bir duvar dibine.
    İyi tüfeklerden çıkan,
    İyi kurşunlarla vuracağız seni.
    Sonra da gömeceğiz
    İyi bir kürekle
    İyi bir toprağa.


    Anladık iyisin,
    Ama neye yarıyor iyiliğin ?
    Seni kimse satın alamaz.
    Eve düşen yıldırım da
    Satın alınmaz.
    Anladık dediğin dedik.
    Ama dediğin ne ?
    Doğrusun , söylersin düşündüğünü.
    Ama düşündüğün ne ?
    Yüreklisin ..
    Kime karşı ?
    Akıllısın,
    Yararı kime ?
     Gözetmezssin kendi çıkarını ,
     Peki gözettiğin kimin ki ?
     Dostlarına diyecek yok ya ..
     Dostların kimler ?


     Şimdi bizi iyi dinle
     Düşmanımızsın sen bizim
    Dikeceğiz seni bir duvarın dibine
    Ama madem bir sürü iyi yönün var
   Dikeceğiz seni iyi bir duvar dibine
   İyi kurşunlarla vuracağız seni
   Sonra da gömeceğiz.
   İyi bir kürekle,
   İyi bir toprağa. .



       Hiç okumadıysam 20 defa okuduğum ve her defasında farklı anlamlar çıkardığım
   bir şiir.   Başta dediğim gibi ""İyi anlaşılması gereken iyi bir şiir ""
    Sizde okuyup iyi anlamlar çıkartın benim iyi okurlarım .. Neyi anlamanız gerekiyor ise onu anlamanız temennisi ile. En yakın zaman da görüşmek üzere inşallah. .


                                                                                  Selam ve dua ile
                                                                                 Şüheda Nur Fidanol. 

15 Ekim 2014 Çarşamba

Onlar köleydi.. Ya siz ?








    Selam olsun okuyupta öğrenme azmi olan kardeşlerimize , ablalarımıza,abilerimize , büyüklerimize .

Aslında yazıya baslamadan önce konumu belirtmek isterim  günümüz modern kölelik Çoğumuzun fark etmediği , aslında var olan köleliğimiz ve birde beni derinden etkileyen Mısır piramitleri. .

Mısır ve dünyanın 7 Harikasından biri olan Piramitler.
      Piramitlerin yapısı,tarihi, şaşırtıcılığı ve sırları vardır. Beşbin yıl önce köleler ortalama iki ton ağırlığın da sekizmilyon adet büyük kaya parçasını Evsan'dan Kahire'ye getirirler. Bunlardan dünyanın harikaları arasında yer alan altısı küçük , üçü büyük toplamda dokuz piramit inşa ettiler. Beşbin yıl önce Firavunların ve kraliçelerini içinde de defnetmek için sekiz milyon kaya parçası , dokuzyüzseksen kilometrelik mesafeden Kahire'ye getirdiler, üstüste ördüler ve piramitleri inşa ettiler.

  Piramitlerin her birinde , en iç kısmında mezar odası bulunduğu kısım çok büyük bir alan olmasına rağmen sadece altı adet kaya parçasından oluşmakta. Bu kayalar tek parça olup, hamdır. Kayaların dördü mezar odasının dört duvarını oluşturmakta. Diğer iki parça ise tavan ve tabanı. ..  Velhâsıl kelâm,  bunları ve devamını biliniyordur, veya boyutunu tahmin edebiliyorsunuzdur. Herkes mutlaka piramitleri duymuştur , kimisi araştırmıştır, bir çok dergiye ve kitaba konu da olmuştur.  Benim için de çok etkiliyici idi fakat bu muazzam yapının 400-500  metrelik mesafesinde birbirine karışmış üstüste yığılmış kayalar vardır.  Çoğu insanın dikkatini çekmemiş. Sahnede olanı görmek kolaydır, Görünen tarafa aldanıpta kapılmamak lazım zira sahnenin yüzü parlak,  eğlenceli ve etkileyicidir. Peki ya sahnenin arkasında olanlarla ilgilenen kaç kisi  vardır ki. Oysa asıl durum sahne arkasındadır. Bende bıraktım piramitleri koyuldum bu kaya parçalarına  , Evet bir yazar   bu kaya parçalarından şöyle bahsediyordu ;

Oralar büyük oyuklar ve tüneller gibi yerin derinliğine açılan ve kilometrelerce uzanan mezarlardır. Bu mezarin sahipleri ise , O piramitleri inşa edenlerin mezarları imiş.

  Ortalama otuz yıl boyunca her gün bin köle bu muazzam büyüklükteki kayaları bin kilometrelik mesafeden o bölgeye taşıyorlardı. Hergün yüzlere köle bu ağır yükün altında can verirken Köleler hayvandan dahi daha ucuza mâl oluyordu. Evet bu zalim sistem en ufak bir merhamet duygusu taşımadan kölelerin ezilmiş , parçalanmış cesetlerini cukurlara doldurup yerlerine başkalarını getiriyorlardı. Hergün yüzlerce kişinin ölüm haberini Firavun'a haber ediliyor, yılın çeşitli mevsimlerin de ölüm oranları değişiyordu. Veba gibi bulaşıcı ve ölümcül hastalıklar insanların ölüm oranlarını adete bir soykırıma çeviriyordu. Tabi Firavun'un keyfi uygulamaları , kölelerden fazla verim alabilmek için  yaptıkları çeşitli denemeler  ve yöntemler  ölü sayısının katlanmasına doğrudan etkiydi. Zira köleler üstünde hertürlü yöntemi uygulamak ve yeni yöntemler keşfetmek serbestti. Ruhun hiç bir zaman ölmeyeceğine inanan firavun , ölen köleleri de  kabrinin yakınına defnetmelerini emretti. Zira bunlar nasıl ki dünya hayatında onun hizmetçiliğini yapıp , bedenlerini ona hizmete adadılarsa. Ölümden sonra da ruhlarını ona hizmete adamalı ve piramitlerin bekçisi olmalıydılar.

 Evet onlarda birer köle idiler. Evet herbir taşın altında ecdadımızın kanı ve eti vardı.  Evet o muhteşem Mısır Piramiti , Medeniyet sayılacak Piramit,  Dışardan ahım şahım duran medeniyet,  kendine yol bilmiş piramitleri.O hani çok beğendiğimiz medeniyet varya ,işte o medeniyet  demek;

Küfür demek,

Hakaret demek ,

Nefret, kin demek,

İşkence ve kırbaç demek,

Fesat ve şehvet demek ,

Heves , bencillik ve esaret demek.

Kısacası üç katlı zulm binası binlerce yıldır mazlumların omuzları ve hücreleri üzerinde yükselmekte. O taş yığını ki bize tarihi gösteriyor bize medeniyet illetini öğretiyor.

O insanları anlatan bir kaç paragraf onları anlamamızı ne kadar sağlar bilmem ama hissedebileceğimizi umud ediyorum;

 ""Köylerimizi ve kasabalarımıza gelirlerdi, bizi bir hayvan gibi alıp götürürlerdi, anıt mezarları yapmak için kullanırlardı. Sonunda dayanamayanlarımız bir taş gibi duvarda yerini alırlardı. Kimi zaman bizi savaşa götürürlerdi , hiç tanımadığımiz , kendilerine karşı en ufak bir kin bile beslemediğimiz , üstelik bizimle kader ortağı olan  insanlara kılıç çekerdik. Bizi götürürlerdi yok eder   Katliam yapardık. Yada yok olup katliama uğrardık. Bizi götürürlerdi  ana , babamız yolumuzu gözlerdi , fakat bu bekleyiş hiç bir zaman cevap bulmazdı. Firavun ve ilahları canımızı okumaya devam etti. """
Ve bir dönem de böyle bitti. .

Fakat Firavun döneminin bitmesi , piramitlerin bitmesi ile kölelik bitmedi..çeşit çeşit teori değiştirerek hâlâ devam etmekte.

    Evet bugün biz ise öyle bir toplum da yaşıyoruz ki ne kadar uzun süre geçse bile, düşman  güçlü ve bu düşman benim neslimi yeniden yeni bir biçimde  köleleştirmek için içten içe entrikalar kuruyor.

 Biz bu gün zahiren kimseye bedava çalışmıyoruz , güya özgür olduk ve kölelik diye birşey kalmadı artık ! Fakat seninkinden daha kötü bir durumdayız ve daha kötü bir köleliğe mahkum olduk kardeşim.

Düşüncelerimizi köleleştirmeye çalışıyorlar.

Kalbimize gem vurup, irademizi teslim almaya çalışıyorlar. Bizi dışardan özgür görünen köle gibi yetiştirme çabalarındalar. Bilimin , Sosyolojinin , kültürün, sanatın , gücünü kullanarak ;

Cinsel özgürlük, tüketim özgürlüğü,  mala tapma serbestisi ve bireyselliğe tapma serbestisi adı altında bizi içten içe tükettiler. Ve işte şimdi bu hâkim sistemlere karşı ürettikleri herşeyi tüketen , güzel fakat boş bir küpe döndük.  Evet tabi yaa onlar üretir , biz ise yutardık !!!

Bugün mezhep diye diye,  kan diye diye , toprak diye diye,  paramparça edildik. Daha rahat yutsunlar diye böl-parçala -yut politikası uyguladılar..

   Evet piramitleri inşâ eden köle kardeşlerimiz , erbabını rahatlıkla tanırdı, yediği kırbaçın acısını hissederdi , kırbaç kimin elinde bilirdi,  ne zaman köleleştiğini , bilirdi. Biz ise bugün artık onlarla aynı kaderi yaşama noktasına gelmişken , bu asırda bizi kimlerin köleleştiğini bilmiyoruz , kimin oyununda piyon olduğumuzu bilmiyoruz, kula kulluğa duçar olan bir millet.. !

    Özgür köleliğimiz ile mutkuyduk değilmi ? Efendilerimiz var ama yoklar gibi . Aslina bakarsaniz çok özgür gibi gözükenlerimiz en tutsak olanlar  ve işin kötüsü tutsaklık bünyemiz de bağışıklık kazanmış durumda . Bu tutsaklık ve kölelik öyle ki

  Tüketim sisteminde yaşadığımız şu çağda köleler kendilerini efendilerine özgürce satıyorlar. Üstelik öyle havada karada değil ,bin türlü iltimas, rüşvet ve kefille.  Ben daha köle olma durumuna gelmedim demeyin . Tutun kendinizi bir köşede ve sorgulayın bakalım daha neler neler çıkacak ruhumuzun derinliklerin de.

 Bir dönem bilirmisiniz bilmiyorum ama sakson köleleri vardı.  Boyunların da tasmaları ve tasmaların üzerin de ise efendilerinin isimleri yazardı.  Nerde durup nereye gideceğine efendileri karar verirdi. Şimdi kısaca bir analiz yapacak olursak.

Ne giyecegine , nerde duracağına , ne yemek yiyip nerde dinleneceğine karar veren bir efendi. . Al bunları bunları dinleyip,  bunu giymelisin diyen bir düzen. Sonra da kalkar insanlara özgürlük   felsefesi geçer.  Bunun adı özgürlük değil. . Bunun adı köleleştirme tek düze insan oluşturma çabası, bizler içi ve gönlü zengin  farklı örflere , düşüncelere sahip insanlarken bizi aynılaştırmak isteyenler var.  Ve bunu ellerinden geldiğince sizi özgür hissettirerek yapıyorlar. Ellerindeki sepetten bir elma seçmek zorundasındır, başka ağaçlara bakma fikrini sana hissettirmezler bile.  Sende istediğin elmayı seçtiğini düşünür ve özgürüm naraları atarsın ortalıkta.  Ah bir oyundan haberin olsa kardeşim. . Bir dışarı çıkarsın düzen senin yerine bir  genelleme yapmıştır zaten fix çoğu insan aynıdır.  Ellerindeki telefonlardan tutun,kurduğu cümleler,  dinledikleri müzik, ayakkabılardan başlayıp gidilen mekânlara kadar. Herşey önceden planlanıp ayarlanır ve sana 10 tane seçenek gösterilir 11.sine dönüp bakamazssın , bakmazssın. Çünkü o 10 seçeneği özgürlük sanır da ben seçiyorum sanırsın . Kulvar da büyük , oyunda büyük . Onların istediği gibi düşünmemiz yaşamamiz için  ellerinden geleni yaptılar ve yapacaklar ..

 Ama unutmayın eğer değerlerimize ve doğrularımıza sahip çıkarsak ,  modernizm  ve medeniyet denen illete dayananilirsek özgürlük ve adalet ilelebet bizimle kalacaktır kardeşlerim.
      Özgür bir yaşam ve özgür bir nesil için erbabımızı geçmişimizi ve atalarımızı unutmayalım.   Nerden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi unutmayalım . En önemlisi kendimizi unutmayalım...

                                                                                                             Selam ve dua ile

                                                                                                        Şüheda Nur Fidanol


23 Eylül 2014 Salı

Peki ya sizin onur ödülüne ihtiyacınız var mı ?



Ousmane Sembenê 


Ousmane Sembenê ( Usman Samben )


Sanırım bir çoğunuz bu ismi ilk defa duruyorsunuz?  Afrika'nı onurlu yazarı , şairi , yönetmeni , senaristi , yani sizin anlayacağınız başlı başına bir cumhuriyet .. Afrika sinemasının babası diye bilinir zaten. Usman Samben aslında bir direniş bir onur  göstergesi. Hayatta  belirlediğimiz çizgide bi sağ köşemizde bulunması gereken bir abimiz.


  Ne çok senarist ne çok yönetmen tanırız değilmi. Bir cok filmini sayabiliriz hatta bu yönetmenlerin diğerlerinin de tipleri ile tanırız, beğeniriz.. Peki ya Usman Samben  şimdi bende size onu tanıtmak istiyorum kısa ve öz .  Bunun için ise bir onur ödülün de yaptığını konuşmadan bahsetmek istiyorum.


  Usman Samben uzun bir hastalık döneminden sonra maalsef 2007 yılında , 84 yaşında vefat etti. Rabb'im merhameti ve Rahmeti ile muamele etsin inşallah. Gelelim konuşmaya 1997 senesinde özel bir onur ödülün  yaptığı konuşmada buyrun neler söylüyor hep beraber okuyalım. .



                    Sayın baylar ve bayanlar. Konuşmama İngiliz dilinde devam etmeyeceğim için hepinizden özür dilerim. Sizin topraklarınızdayım ve sizin sahibi olduğunuz sistem içinde sizin tarafınızdan payelendirliyorum. Ancak asıl konuşmam kendi öz dilimde olacaktır. Merak edenler, konuşmamın İngiliz diline tercümesini koltuklarında bulabilirler.


İngilizler geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı


Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğretti


Gözümüzü açtığımızda ise;


bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı.



  İngilizlerin dinini, dilini öğrendik. Uzak dünyadan gelen yeni dil ve din bizi hep çalışmak zorunda kalan itaatkar köleler yaptı. Özgürlük için her karşı geldiğimizde, bizi birbirimizle savaşmak için ikna ettiler ve silah verdiler. İngilizler gelmeden önce topraklarımızda sadece mücadele vardı. İngilizlerin kutsal dini bizim mücadeleciligimizi kullandı; Evlatlarımızı savaşçı yaptı. Hemde sadece kendi kardeşleriyle savaşan dünyayı İngiliz dilinden ve İncil’den ibaret sanan vahşi savaşçılar.



  Hastalıklar yaydılar. Ne olduğunu bilmediğimiz içeceklerle bizleri hasta ve zayıf yaptılar. Atalarımızı zincirleyerek büyük şehirlerine köle olarak götürdüler. O büyük binaları, caddeleri, tünelleri ve kiliseleri insan etinin üzerine inşa ettiler. Kendilerini temizlemek için sanatçılarına fikir adamlarına; sadece kendilerini kapsayan insan tariflerini yaptırdılar. Her çeşit yiyeceklerin büyüdüğü topraklarımıza ilaçlar döktüler. Toprağın altındaki yanıcı siyah cehennem kanı için bizleri öldürdüler. Büyük acılar ve  ölümcül işkenceler ördüler. Her gelen gemiden; kıyılarımıza hep ikiye bölünmüş tekneler yanaştı. İlk gelenler zulüm ettiler, arkasından gelen arkadaşları zulmü durdurma vaadiyle bizleri ele geçirdiler. Bu gün gelenlerde aynı sistemle hala işgale devam etmekteler.



  Yeni ilaçları, biyolojik silahları ve hastalıkları deneyen gönüllü doktorları istemiyoruz. Emperyalist sisteminizde geri dönüşüm ekonomisi ile aslında sömürü olan yiyecek yardımlarınızı kabul etmiyoruz. Birbirimiz anlamamızı zorlaştıran, şarkılarımızı ve masallarımızı unutturan fakir dilinizi reddediyoruz.  Çağdaş dünya daveti içindeki, bizi zorla şekillendiren yüzeysel sanat kuramlarınıza karşı çıkıyoruz.



 Özgürlüğümüzü ilan ediyor ve Afrikalı insanlar olarak doğduk, Afrikalı ölmek için bütün Avrupayı topraklarımızdan kovuyoruz. Birbirimiz öldürelim diye bize öğrettiğiniz ırkçılığı, felsefe adına önümüze sürdüğünüz batının sığ kafalı laflarını, hukuk adına yaptığınız bütün şövenistliklerinizi ve sanat diye dayattığınız bütün estetik öğretilerinizi, Afrika topraklarından silene kadar Afrika sizinle savaşacaktır.  Siz kabul etmeseniz de bir Afrikalı en az dünyanın herhangi bir yerindeki bir batılı kadar onurludur.



İnsan onurlu doğar. Hiç bir insanın kralların, kraliçelerin vereceği onura ihtiyacı yoktur.



1997 / Usman Samben


Evet burada,  ne demek istediğini , neye hizmet edip , ne düşündüğünü az çok anlamışsınızdır. Evet biliyorum sizde benim gibi hissettmis olmalısınız o salondan bir hışımla kalkıp ayakta alkışlamak istemiş olmalısınız.   Gidip elini öpüp hakkını helal et demek istemiş olmalısınız.  Kendi kabuğunu yırtıp , her yolda cihad hakikatini unutmayan , güçlüye , zalime kafa tutup , yardıma muhtaç olan halkının yanında duran onurlu adam .



Rabbim bizi sizin verdiğiniz mücadele kadar onurlu kılsın..



    Ez cümle bu yazım herkese parantez içinde en çokta hedonist kitlesine gelsin.



Ben elbette eksik , noksan anlatmış olabilirim ,fakat siz muhakak doğruyu bulup anlayacağınız dan eminim.



  Selam olsun.



Selam olsun...
Selam olsun...



Görevini büyük şeyler değil , gerekeni yapması gerektiğini bilenlere..



                                                                                 Selam ve dua ile..



"Hı bu arada o kadar bahsi geçer de ders çıkarırız da eli bos boş dönülmez,  Samben 'e bir dua istemek isterim. .. Şimdiden Rabb'im kabul etsin.
       

                                                                                   Şüheda Nur Fidanol
                                                                                     #Şuşudan fısıltılar














27 Temmuz 2014 Pazar

Bayramınız Bayramımız Olcak Müslüman Kardeşlerim...

Bayramınız bayramımız olacak. .. !

Bu gün bayram.

Buruk geçen bir Ramazan'ını da arkamızda bıraktık.  Neredeyse dünyada Müslümanın zulm görmediği yer kalmadı.

Ramazan da tuttuğumuz Oruçlarda , kıldığımız namazlarda okuduğumuz kuranlar da kardeşlerimizi hiç unutmadık.

Elbette ki Müminlerin en büyük silahı dua'sıdır

Fakat daha bilinçli ve daha inançla durmasını öğrenmeliyiz.

Karşımızda duran gürûh İsrail terör örgütü , kardeşlerimizi katlederken biz sessiz sedasız kalmayıp aslında nerde durması gerektiği konusunda ders vermeliyiz. Biz inananların nasıl bir birlik içerisinde onlara hadlerini nasıl bildirebileceğimizi anlatmalıyız. Hatta kafalarını vura vura vura anlatmalıyız.  Her kıydıkları masum can için teker teker cezasını çektirerek bunu anlatmalıyız.

Şehit olan kardeşlerimiz  , islam şerefini savunmak adına canlarını ortaya koyarken , biz ise Firavun sofralarına özenilmiş masalar da iftarımızı açtık.  Sonra samimi gibi görünüp yazılar paylaştık.

Bir kurtarıcı bekledik, o neden bunu yapmıyor , şu neden böyle yapmıyor dedik. Fakat düşünmedik onları kurtaracak olanların bizler olduğunu.  Gaddarlık yapmıyorum zira bu tarz yorumlar geliyor . Evet dua ettik dertlendik , üzüldük ama geçti . Orda geçmedi ama orda devam etti acılar , ama burda sanki 3 gün yas tuttuk kınadık ve üzerimize düşen vazife bu kadar deyip kendi hayatımıza devam ettik.

Sivil halk, çocuk , genç , yaşlı hasta demeden zalimce katledilen insanlar sizin mekânınız cennet , siz hak yolda şehit oldunuz.  Ama biz evet biz , biz ne mi olduk ? Hemen açıklayayım .

Unutulmayan üzerimize sinmiş kötü bir vicdan lekesi ile  hayatta kaldık.  Her bir çocuğun gözünde sizi görerek yaşadık,  her bir baba deyişimiz de evladını kayben babanın çaresizce göz yaşlarını görerek  yaşayacağız. Bu utanç bizimle yaşayıp bizimle de ölecek.  İçimizi özlemden sonra bir de korku kaplayacak.  Siz orda şehit olurken , biz burda bişey yapamadığımız , yapmadığımız için bir korku kaplayacak içimizi.   Sizden nasıl helallik isteriz korkusu. ..

Elinde çikolatası ile şehit edilen çocuktan helallik isteyeceğiz ..

Sokakta ve kumsalda masumca oyun oynarken öldürülen çocuk sende helal et..

Annesi karnında daha dünyaya bile gelmeden öldürülen bebek , melek sen den nasıl helallik isteyeceğiz ?

Çocuğunu , ailesini korumak için koşturan, İsrail köpeklerine boyun eymeyip dinine, bayrağına , toprağına sahip çıkan  Ey kutsal Filistin halkı sizde hakkınızı helal edin bize...

Nekadar da kolay söylüyor demeyin. Yazarken içimin nasıl acıdını yazamam. Kalemimden mürekkep değil de kan, keder , üzüntü aktı. .

 Bunu yazmak ne kadar acı ise orda bu acılarla direnmek te onları nasıl da onurlu bir halk kılıyor. Bi yanda suskun müslümanlar , diğer yanda islam için  şehit düşen kardeşlerimiz. .

Hani Hz. Ali (r.a.)  'ın bir sözü vardı;

"Bütün dünyayı verseler, buna karşılık

Bir karıncanın ağzından bir taneyi almamı isteseler, Bu zulmü yapmam."  demişti.

Bugün karıncanın ağzından lokması değil, binlerce insan katlediliyor Ey Hz. Ali....!

Öyle bir ümmet olduk ki zulmü yapana bile cezasını verememenin âciziyetini  yaşıyoruz.

Kaybediyoruz biz Filistin dekiler değil biz kaybediyoruz biz , ümmetin derdi ile dertlenmeyen biz kaybediyoruz. . Bu zulmü yapma fırsatını meydana getiren bizler kaybediyoruz.

Allah yolunda şehit olanlar hep kazandı,  onlar korkusuzlar , dünya onlara geçici ebed önemli onlara . Şimdi Rab'lerinin cennetin de bayram yapıyorlardır. Peki biz ;

Çoğumuz acımızın üstüne bir sünger çekip tatile gidip, konfor içinde dinledik.  Kalanlarımız ise bayram telaşına düştü. Kıyafetlerimizi  çikolatalarımızı aldık ve bayram yapıyoruz. .

Ama bugün Gazze de bayram varmı bilmiyorum...

Bayramda çocukların ellerini öpecek babaları varmı bilmiyorum.

Bayram da anne ve babaların ellerini öptürecek çocukları varmı bilmiyorum.

Bugün diğer islam ülkelerinde bayramları kutlanıyor  mu bilmiyorum. .

Bizim bu bayramımız buruk geçecek babamızın elini öperken  sizin için daha çok üzülen bir kardeşiniz olacak  ... Benim bayramim sizinde bayram ettiğiniz gün olacak Allah'ın izni ile...

Bütün bir islam ümmeti bayram yapmadıkça , hiç birimiz gerçekten coşkulu bir bayram yapmayacağız.

Rabbim o günleri de görmeyi nasip etsin bize...

O zaman bütün bir dünyada bayram edeceğiz. ..

İyi bayramlar meleklerin şehri Gazze.

İyi bayramlar Srebrenica

İyi bayramlar Kerkük, Tuzhurmatu

İyi bayramlar orucun bile yasak olduğu Sincan

İyi bayramlar Rojavanın yetim çocukları

İyi bayramlar utancımız, açlığımız Afrika

İyi bayramlar Hasan el Benna’nın soylu çocukları.

İyi bayramlar acının ölümün baş kenti Hama

İyi bayramlar Şam, Halep, Humus

İyi bayramlar Ahbazya, Patani, Burma

İyi bayramlar Doğu Türkistanın çekik gözlü devleri

İyi bayramlar Bağdat

İyi bayramlar Hocalı

İyi bayramlar Guta

İyi bayramlar Ey iman edenler


    Selam ve dua ile..

    Şüheda Nur Fidanol

    #Şuşudan fısıltılar

     28/07/2014


6 Haziran 2014 Cuma

Bir İslam Reformatörü // Mehmet Akif Ersoy

     


SEKİL:1
Pek tabi sizde bilirsiniz bir blog yazısı çokta kolay yazılmaz.
bütün bu yazılar bu sihirli kalem ve kağıttan çıkıyor..
(yazıyı yazarken bana yardımcı olan kitap fotoğrafta yer almakta )
 



 Evet arkadaşlar sanırım bir çok yazı yazmışımdır fakat bu yazının bende apayrı bir yeri vardır. Anlatacağım kişiye binanen çok fazla okuyup çok fazla titiz davranmak isteyişimden yazı birazdaha uzamış bulunuyor.  Yazıyı yazmaktaki amacım ise hayatımız da önemli rolleri olupta farkına varmadığımız mükemmel insanları birazdaha yakından tanımak.  Bütün okuyucularıma şimdiden çok teşekkür ederim

Divan şairlerini aradığımız zaman, duvarlarından şarap sızan bir meyhane,  yahutta gümüş kurnalı bir hamama gideriz. Halbuki Akif'i aradığımız da kendisini bulacağımız yer Fatih camisidir.

Heleki şairin safahat'ını açar açmaz onu bu kudsi ve samâvi mabedin nur taşan sinesine sokulmuş görürüz.

●Mehmet Akif hiç bir zaman sarığın manevi fikr-i atmosferinden sıyrılımamış ve hayatını seve seve şeriatın savunmasına vakfetmiştir. Güzel insan dönemin inançsız şairlerini dine davet ederken şöyle buyuruyor;

-Habibin koltuğu altında  şefaate kavuşmak varken, bir örümceğin eteğine yapışmaktaki mânâ nedir?

● Akif Çamlıkta bülbül sesi dinlemek için yetimlerin feryadına kulak tıkayan sanatçı değil, hatta insan olarak bile saymıyordu. O bütün hayatını kadınlardan aldığını söyleyen ve kadınlar olmasa şiirlerim öksüz kalır diye sızlanan uzun saçlı şairler gibi  sevda ve şehvet kompoze edecek yerde, ezeliyet ve ebedeyeti yazmayı tercih etmiştir.

Şimdiye kadar nede güzel bir insan olduğunu anlamışızdır zaten , ama okumak ayrı yaşamak ise bambaşka bir duygudur kesinlikle Mehmet Akif'i.  Heleki geçenlerde bi olay üzerine kurulan bir cümlesi beni ona bir kere daha hayran bıraktı   Olayın özetini geçecek olursak. Mehmet Akif Peygamber Efenfimiz hakkında ileri geri konuşan birine cevab verirken görüyoruz.

 - İşte bu akılların kabul edemeyeceği bir şey! Bu adam Peygamberime sövdü.Babama sövse affederdim, fakat Peygamberime sövmek bunu ölürüm de hazmedemem..

● Sanatta  gayet değil de gayette sanat arayan Âkif "sanat sanat içindir" teorisinin reklamcılığınıda kabul etmiyor ve ekliyor " Hayır!  Sanat şeriat içindir" diyordu.. Şaire göre ana problem ahlâk idi.

● Müslüman ırk, renk, lisan, mühit, iklim itibari ile birbirine büsbütün yabancı unsurları aynı milliyet altında cem'eden yegane rabıta iken ; Heleki biz Osmanlılar için dünyada bu rabıtaya dört elle sarılmaktan başka selâmet yolu yokken..

 Ey cemaat-i Müslim'in aklınızı başınıza alınız. Gayret-i kavmiyeyi bir kenara bırakınız. Rabıta-ı Din'i biraz daha ihmâl edecek olursanız , iyi biliniz ki târumâr olur gidersiniz.

Eğer aklımızı başımıza almazssak;

Eğer aramızdaki nifaklara, şikaklara, hakime vermez isek ;

Eğer ki Türkü Arnavut'a , Arap'ı Kürt'e düşman tanımak siyaseti mecmuasından vazgeçmez isek;

Eğer müslümanlıkta adaletin-meskenetin haram olduğunu hâlâ anlamak istemez isek;

Neler olacağını bilir misiniz?

 El'iyazubillah milletlerin  maskarası,  müslümanlığınız yüz karası  !!!

 Ey camaat siz Ne Arapsınız , Ne Kürtsünüz , Ne Ne lazsınız , Ne Çerkezsiniz....

 Siz ancak bir milletin efradısınız ki o Millet-i Muazzam da İslam'dır....

 İşte ki bizim şeriatımız Akıl Şeriatıdır...Dinimiz akıl dinidir. Biz ise aklın hükmünü bile tatil ettik. Zaten en birinci felaketimiz de burdan başlıyor. Din ile dünyayı ayırmışız. Halbuki bunlar bambaşka şeyler değil.  İşte kur'an elimiz de. Evet Efendimiz'in sözleri meydan da. Eğer biz gözümüzü açmazsak neuzubillah İslam'ın dünyada nâmı bile kalmayacaktır diye ekliyor .Akif  kurtuluş mücadelesinin manevi cephesini idare eden adsız bir kahramandır.

İstiklal Marşını bir Sancağa sarıp Türk ile İslam müzesine konulmalı.

 Mehmet Akif Ortada bir para ve bahis konusu olduğu için müsabakaya katılmayan , parayı reddeden bir şair iken, bir palto alacak kadar bile parası yoktu.  Kışta kıyamette, ceketle dolaşırdı. Şimdiler de ise gözümüzü para hırsı bürümüş . Ideolojinin kurbanı olan bir ecdad var . Yazık yazık ki ne yazık ..

● Yaraları deşen ve ilaçlamayı da ihmâl etmeyen Milliyet düşmanı bütün ideolojilere karşı cephe almıştır.  Ve bir sözü aklıma gelir ;

- Boynunda altın laladan bir tasmayla üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamayacağını söylerdi ve hakim sınıfı hizmetkârlığını reddederdi.

● İslam kültürüne ait bir şairden gene ders niteliğinde bir kac kelâm....

- Ebubekir'i tanımayan çocuklarımız  İslâm düşmanı cengizimi örnek tanıyacaklar diye söylenirdi.

Akif'in bir çok mısraları marş mıdır ? Yoksa bir dua mıdır fark edilmez.

● Kendisi yaya yürüyüp , kölesini deveye bindiren , halkın acılarını paylaşan,  yamalı hırka ile dolaşmaktan şeref duyan Hz. Ömer gibi bir halifenin adalet rejimine susamıştı.. Onun özlediği ideal toplum , yetimlerin şefkatle okşanıp , aksakallı  ihtiyarların Atlaslibas giydiği bir toplumdur.

★ - Korkma!

    Cehennem olsa gelen,

    Göğsümüzle söndürürüz.

    Bu yol ki hak yoldur,

   Dönme bilmez yürürüz.

 Gürül gürül , çağır çağır olan bir şairimiz olan Akif Çanakkale'yi destanlaştırmış, Bu destan da hilâl uğruna batan güneşler vardır. Bu destanda Huda'nın ebedi serhaddi olan göğüsleri ile yamyam sürülerine durduranlar, Bedr'in arslanlarına benzetiyor.. Ve bir şiir yazıyor.

 Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

 Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer

 Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhid-i

 Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi !

 Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

 Gömelim gelsin tarihe desem sığmazsın....

Akif başka türlü düşünüp başka türlü yazanlardan değilim diyor.  Gömlek değiştirir gibi kanaat değiştiren pespaye "aydın" kategorisine girmek istemiyor. Kapitülasyonların çizmesi altında inleyen bir islam ülkesinde tam onbir yıldır"ihtiyari sürgün" hayatı yaşayan Akife'e göre vatan herşeyden önce din ve iman için bir barınaktır.

● Milli İstiklal için neden can verilir sorusuna cevabı ise ;

- Mabedin göğsüne namahrem eli deymesin diye ve yurdum üstüne ezanlar ebediyen inlesin diye cevap veriyor.

● Atatürk'ün reform anlayışı ile Akif'in reform anlayışı arasında derin ve doldurulamaz uçurum var.

Akif esas itibari ile panislamizmin , yani Hilafet bağlı , siyasetten birleşmiş bir islam dünyasının sunucusu idi. Onun nazarın da Kur'an İslam'ın anayasasıdır ve bu temel yasa prensiplerinde asla değiştirilmemelidir.

● Ve evet son olarak en büyük huzuru ve zevki ise karacaahmed'in selviliklerin arasında dolaşmakta bulan Mehmet Akif mezar taşına kazınacak en iyi kitabeyi kendi eli ile yazdı ve hazırladı... ..

 《 ÜÇBUÇUK NAZMA GÖMÜLMÜŞ KOCA BİR ÖMR-Ü HEDER 》

● Her zaman savunduğu gibi yaşadı.

İNANDI , DÖNMEDİ , ÖLDÜ

Yazıma Mehmet Akif'in çok sevdiğim bir şiiri ile bitirmek istiyorum

 Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevmem;

 Gelenin keyfi için, geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdadıma saldırdı mı,  hatta boğarım

Boğamazsın ki...

-Hiç olmazsa yanımdan kovarım,

Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam

Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam

Doğduğumdan beri aşıkım istiklâle

Bana hiç tasmalık etmiş değil lale.

Yumuşak başlı isem , kim dedi uysal koyunum?

Kesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boynum.

Kaynayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim

Adam aldırma da geç git diyemem! Aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım

Zalimin hasmıyım amma severim mazlûmu...

İrticaın şu sizin lehçe de mâ'nası bu mu ?


Ben muahakak eksik anlamışımdır , zira Mehmet Akif'i anlatmakta kelimeler tükenebilir.

siz kesinlikle doğru anlayacağınızdan eminim ve bu işin ucunu bırakmayın size bu hayatı armağan eden, mücadele veren insanları tanıyın. Ben Mehmet Akif ile başladım sizde başka bir kahraman bulun kendinize...

Mekanın cennet olsun İslam Reformatörü

Selam ve dua ile

Şüheda Nur Fidanol

#Şuşudan fısıltılar




20 Mayıs 2014 Salı

Diğer masalardan size haber var ..



Çoğu zaman kalabalığın içinde kayboluyor insan. Aslında bu cümleyi normal hayatımızda çok kullanırız fakat hiç bir zaman yahu bi dur diyelim demeyiz ne hikmetse.


  Bende bu yazıyı kocaman bir kalabalığın içinde fakat herkesin yalnız olduğu bir yerde yazıyorum.


  Mesela yan masada memleket meseleleri konuşuluyor. Türk , Kürt , Alevi , Sünni  daha neler neler yok yok ... Diyarbakır'dan tutun İzmir'e , Malatya'dan geçin Tekirdağ'a kadar. Konuşulmayan kalmadı. Haritanın tozunu attırdılar. Görüşlerini birbirleri ile masada çatışıyor. Sadece görüşleri mi ? Yok artık bununla kalır mı, öyle bir bakışları varki birbirlerine cümle kurarken. Kendi dünyasında bu konular hakkında tez yapmış gibiydi. Sahi belki tez'i olabilirdide....


  Çapraz masamda birbirinden zarif iki bayan var Moda konuşuyorlar. Yeni trendler,  modeller ve dahası. Masada sıcak içecekler olmasına rağmen soğuk , garip rüzgarlar esiyor. (Ben pek sevmem bu havayı, moda ve tasarım yapmama rağmen uzun yıllar alışmadım bir türlü ) Düşünün masada çay olmasına rağmen havanın soğukluğu geçmemiş. Durumun vâhâmetini siz düşünün artık ne diyim daha.


   Ben bu satırları yazarken arada etrafımdaki insanlar kafalarını kaldırıp bana bakıyorlar


- bu kız kafasını gömmüş saatlerdir ne yazıyor  der gibi bakıyor


 Nasıl anladın, o bakış nasıl bir bakış diye sormayın anlatılmaz , yaşanır. Deneyin görün :)


   Onların düşünceleri ve fikirlerini yazdıklarımı bilseler çok farklı şeyler düşünür , konuşurlarmıydı ? En doğal hallerinden  mi bahsederlerdi yoksa gösteriş dolu şatavatlı cümleler mi kurarlardı ?


   İnsanlar garip .Çözemezssiniz . Velev ki çözmeye kalktığınızda buyrunuz benim gibi abuk subuk düşüncelere kapılıp , bambaşka yerlede bulabilirsiniz kendinizi. Neyse konuyu saptırıp sabote etmeyeceğim.


 Nerde kalmıştık. İnsanlar garip başka bir masada gözüm şimdi de. Masanın rengi somon rengine dönük. Kenarları aşına aşına soyulmuş. Masanın iki kenarında bol köpüklü kahveler duruyor. İki kişiler, birisi anlıyormuş gibi bakıyor . Bir digeri ise içini boşaltırmışçasına anlatıyor derdini. Belli kelimelerden , ellerinden , alnındaki çizgilerden . Çok yıpratmış hayat, aynı oturduğu masa gibi. Daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim. Dert dediginiz öyle ulu orta anlatılmaz,  gizli tutulur.  Artık o benimde derdim, yazmayacağım işte.  Ama sizde biliyorsunuz artık bir dert var masada.Sizi de ortak ettim derde. .  O zaman bize düşen kadarını yapmalı. Ellerimi açıp dua etmeli sadece kulağımız ile duyduğumuz dertler ve dertliler için değil , tüm darda kalmış , dert sahibi insanlar için.  Hadi Allah kabul etsin.


  Birden bir gürültü koptu. İrkildim ve kalemi elimden bıraktım. Tam olarak saat dilimine göre 48 dakika olmuş , bana sorulursa saniyeler geçmişti daha. -Efendim ? Hı gürültü mü neydi?


Maç varmışta , gol olmuş.  O duyduğum ses ise gürültü değil,  sevinç çığlığı imiş .


  Şimdi masadakilere takılıp yoldakileri görmeden olmaz . İşte bir amca geçiyor. Bir şeyler yapmaya çalışıyor besbelli. Ekmek parası derdindeler. Allah yolunuzu açık etsin dedim. (İçimden) Amca ise ağız dolusu amin dedi ( içinden)


  Bir diğer masada bir kaç iyi kişi oturmuş kafa kafaya vermiş hararetli hararetli konuşuyorlar. Konu derin fakat , gözleri parlıyor gençlerin.  Iyi birşeyler yapma çabaları var. Beyin fırtınası dönüyor masada. Neler yapabiliriz diyorlar birbirlerine. Dertleri faydalı insanlar olmak . Evet evet onlara da teşekkür ettim . Yollarını ve bahtlarının açık olması için dua ettim. Sizin gibi gençler oldukça sapasağlam ayakta olacağımızı ve dimdik yürüyeceğimizi söyledim.( içimden)


   Herkesin masasına göz gezdirdikten sonra döndüm birde kendi masama baktım.  Herkesi yazıpta kendini yazmamak olur mu hiç?  Masa kahve rengi , dört tane de sandalyesi var. Masanın üzerin de kağıtlar kalemler ve birde kahve var.


    "Her zaman dediğim gibi çay dostlarla , kahve yalnız içilir" o yüzden kahve var masamda . Kafamı 20-30 dakika bir kaldıran biriyim. İnanın ben olsam diğer masada ki kendi masamdaki olan kağıtlarda neler yazdığını merak ederdim . İste merak edenler içinde yaziyorum. Velhâsıl kelâm , 2. Sayfama geçince çayım geldi. Nitekim artık yalnız değildim.  Bir sayfa dolusu kelimelerim,cümlelerim vardı. Uzaktan bir ney sesi geliyor.  Kalabalıktı masa artık.  Düşünce ve konuşmalarım da vardı elbette . Fakat bunu yazmayacağım ve siz anlayacaksınız.


    Şimdi gelelim asıl konuya. Siz benim laflarıma bakmayın.  Dönün bu etrafınıza bakın. Mesela sizin yan masanız da daha neler neler oluyor  bir bakın.  Etrafınıza bir bakın.  İnsanlığa bir bakın.  Aslında bakıp ta görmediğimiz ne çok şey varmış diyeceksiniz.
İtiraf etmeliyim ki  , o etraf masadaki birinde siz oturuyordunuz. Mesela o satırlardan birinde sizi anlattım.  Tam da size uyuyor dimi. Evet evet o sizsiniz. O sizin yanınızda ki masa da oturan fark etmediğin de benim . Tanıştığıma sevindim .


       Dip not:  Yazılan yazı gerçek hikayeler , hayatlar , kişiler hayal ürünüdür. Sadece kendimi anlattığım her kısım aslıdır.


Kimsenin özel bir konuşması veya hayatı ifşa edilmemiştir.


                                       Selam ve dua ile


                                  Şüheda Nur Fidanol


                                        #Şuşudan fısıltılar


12 Mayıs 2014 Pazartesi

SADECE ANNELERİMİZE DEĞİL BÜTÜN iNSANLIĞA GELSİN BU YAZIM..

  Uzun bir aradan sonra buraya yazı yazmak, hiç görmediğin çocukluk arkadaşına rastlamak gibi bir şey:). Sahi bu durumda hayırsız arkadaş konumuna ben giriyorum ama hayırlısı olsun ne diyelim. Çoğu defa denediysem de , laf kalabalığı olmasın şimdi,  herkes başka bir ağızdan konuşuyor bari ben bi sakin durayım diye düşündüğümü itiraf etmeliyim sanırım.

  En son yazım ise doğum günümde olmuş. Yeni yaşım kenidisi ile beraber fazladan sorumluluk düşünce ve fikirler dr getirdi. Buda benim bu seneki doğum günü hediyemdi:)

  Gelelim konumuza , dün 11 Mayıs Anneler günü idi. Aslında bu yazıyı gününde yazmayı istedim fakat sabah sosyal medya ve çevreme bakınca bekleme kararı aldım. Herkes okadar hevesliydiler ki anlatamam. Kimsenin sevincini kursağında bırakmak istemedim.

 Evet annelerimiz baş tacı herzaman ama bir gün değil. Onlara herzaman ne kadar değerli olduklarını anlatmak için bir günü beklemeye gerek yok. Süpriz yapıp hediye almak için bir gün beklemeyin. Annenizin her yüzüne baktığında ona sizin için ne kadar değerli olduğunu anlatın. Bunu bir güne sıkıştırmaktan vazgeçin , bu bir günü öyle olağanüstü bir hâl ve duruma getirmek ne denli doğru tartışmalı bir konu doğrusu . Oturup masaya herkesle bu konuyu tartışacak kadarda gözüm de kara hani:)

  Durumu biraz daha ince eleyip sık dokursak. Annesi hayatta olmayan kardeşlerimiz , ablalarımız , abilerimiz var. Çocuğu olmayan ailelerimiz var. Bu günü bu kadar olağanüstü bir hâle getirmek bazı insanların mutsuzluğuna ve üzüntüsüne sebep oluyorsa bu konuda daha dikkatli davranmak şart olmalı. Unutmayın birini mutlu edeceğim diye başka birinin mutsuzluğuna sebep olmaktan çekinin ve sakının. Bir yeri tamir edeceğim derken başka bir yeri bozmak akıl kârı değildir.

  Ebetteki karşıyım Anneler ve Babalar gününe. Heryerde afişler broşürler bangır bangır kutlama sesleri. Özümüzde olamayan şeyleri bizim vücudumuza enjekte etmelerini kabul etmiyorum.Her bir reklamda bir öksüzün bir yetimin boynu büküldüğün de bunun hesabı sorulmaz mı zannedersiniz ? Peki ya dün şehit annelerinin anneler gününü kim kutlamaştır veya evlatlarını savaşta kaybeden Suriyeli annelerinde anneler günümüydü? Acaba onlarında bir kutlayanı olmuşmudur ? Daha birsürü anlatılabilir, örnekler çoğaltılabilir.

 Bu böyledir işimize gelsede gelmesede.... Hiç bir duyguyu kıvamında yaşayamadığımız gibi bunuda beceremeyip abartanlarımız oldu. Ama böyle hassas konularda bari dikkat etme nezaketinde bulunalım.

  Ben belki yamuk anlatmış olabilirim. Ama sizin muhakak doğru anlayacağınızdan eminim.

  Ez cümle yazımı beni herzaman çok etkileyen ve her dinlediğim de çok etkileyecek bir şiir ile sonlandırmak isterim.

   Ya Resulullah,

Mekke çocukları annnelerine seslenirler miydi senin yanında?

Onlar anne diyince sen yere mi bakardın ?

Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı ebva'ya ...

Kaç gece anne diye hıçkırdın Efendim.....!

Senin yerine de anne dedik annemize, senin yerine de baba dedik....

Bu yazımı bütün insanlığa , insanlığımıza armağan ediyorum.  Eğer bir gün insanlık ve merhamet , sevgi günü olursa en önde ben gideceğim ve kutlayacağım . Çünkü bu dönemde en ihtiyacımız olan şeylerin en başında geliyor.

                                                                                                                           Selam ve Dua ile

                                                                                                                           Şüheda Nur Fidanol

                                                                                                                             #Şuşudan fısıltılar

                                                                                                                                    12/05/2014


3 Nisan 2014 Perşembe

Bu Gün Benim Doğum Günüm Ve Size Bir Hediyem Var

  Her sabah gözlerimizi yeni bir güne açıyor, yeniden doğuyoruz. Hergün yeni bir başlangıç , yeni insanlar, yeni hayatlar görüyoruz. Aslında teorik ve maddesel olarak olarak dünyaya ilk gözlerimizi açtığımız tarih her zaman özel olmuştur.
  Çevredeki insanlar, Anne , Baba , Dayı , Amca ,Hala , Teyze vs. Vs. herkes mutludur sen doğdun diye. Sonra yaşça biraz büyüdüğün de her sene doğduğun gün "Doğum günü " olarak kutlanır. Bir ömür her sene böyle geçer ve gün gelir ölüm geldiğin de ise arkasından ağlar üzülürüz. Bir ömür böyle başlar biter ve o yaşanan süre zaman içerisinde umarım dosdoğru yaşayabilmeyi nasip etsin Rabbim.
 Aslında enine boyuna düşünecek olursak kişi doğduğunda endişeli ve düşünceli olmak gerekir. Bir melek bir çocuk dünyaya geldi ve ben bir birey olarak doğru ve bilinçli imanlı bir birey yetiştirmeliyim diye düşünüp hesap derdine düşmeli.
Zira böyle düşünen bir ebeveyn yetiştirdiği evladı vefat etse bile elbet üzülmemek elde değil fakat Rabbimden geldi ve sonsuzluğa gitti diye , çocuğu veya kardeşi veya arkadaşı için çok fazla üzülmemeli ve dualarımızı eksik etmemeliyiz. Neyse bu benim düşüncem Herkesin elbette buna katılmasını beklemiyorum .
    Bir gün takipçilerimden bir bayan doğum günü hakkında düşüncelerimi yazmamı istedi ve bende memnuniyetle blogda bu konu hakkında yazı yazacağımı belirttim . Nasip bu soruya kendi doğum günümde cevap vermek kısmetmiş. Kısa bir özet geçecek olursak.
Yalnız bir yanlış veya tezat birşeyim var ise düzeltin..
   ● Bir Mümin kişinin Hristiyanların örf ve âdetlerini kabullenmesi , yaşaması , ihyâ etmesi , uygulaması kötü bir taklitten başka
 bir şey değildir
   ● Başka bir millet ve kavmin örf ve âdetlerini taklit yolunun açılması tasvib edilemez.
   ● Bununla beraber yapacağımız doğum gününün mübah olması için haramdan soyutlamak şarttır.Hangi tür kutlama olursa olsun içine ;
   • içki , israf , lüks tüketim , taklitçilik , gösteriş gibi haram değerlere karıştığı nispette mübah olmaktam çıkar.

    Aslında doğum günü ile bizim gerçek maksatımız Allah'a şükür etmek.
  O halde güneşin her doğuşun da hayata doğuşumuzu yeniden hatırlatmaya çalışalım.
  Bunu hergün sabahleyin yapalım. Hayatımıza ve doğumumuza önem verdiğimize göre bunun bir zorluğu olmasa gerek :)
    Bu durumda güneşin doğum öncesi ışıkları ufkumuza düştüğünde sabah namazı kılmak, aynı zamanda doğum günü şükür'ünü eda etmek gibi birşey olmaz mı ? Hem ibadet temeline oturan bir kutlama...
    Sizce başka bir törene , kutlamaya gerek varmı ?
   Evet şu yaşıma kadar bir çok doğum günü kutlamalarım oldu  , yaşam boyunca yanlışlarım, doğrularım oldu .
   Bir çok hediyeler aldım. Hepsi beni çok mutlu etti. Bende bu yeni yaşımda ise size bir hediye vermek istedim. O yüzden de aldım
  Kalemimi elime hayatta iyi yaptığımı düşündüğüm şeyi yaptım ve bu yazıyı kaleme aldım.
    Herşey geçicidir.
    Herşey ölümlü.
    Bâki olana sarılma vakti geldi sanırım .
    Ama bir şeyi unutmamak lazım . Yazıları , düşünceler insanı ölümsüz kılar.
    Size en özel ve benim için önemli bir metni hediye ediyorum.
    Ezcümle..
    Evet bugün benim doğum günüm. Unutmayın sizde bu sabah yeni bir sabaha ve güne gözlerinizi açarak tekrar doğdunuz.
    Ve İYİKİ DOĞDUNUZ....
    Yarın tekrar aynı sabaha doğmak dileği ile
 


                                                                                                     Selam ve Dua ile

                                                                                                       Şüheda Nur Fidanol /Şuşudan fısıltılar
                                                                                                         03/04/2014

25 Şubat 2014 Salı

Nereden nereye..

  Cemaat> cemiyet> Palalel örgüt > Selam terör örgütü
   Şimdi bu görünen yüzü.İsim değiştire değiştire batıyorlar.
   Sanırım daha ne kadar kötü olabilir diye düşündüğüm de aklıma türlü türlü şeyler geliyor ya hadi bakalım.
   Kendilerini ifşa ede ede geliyorlar.
   Bunlardaki takke düştü maske göründü Ha gayret Maske düştüğünde gerçek yüzünüz asıl yolunuzun gerçek Kıblenizin neresi olduğu ortaya çıkacak. Kolu bacağı kopmuş ne yapacağını şaşırmış bir örgütleşme...
  3 yıl boyunca 7000 kişi dinlenmiş. Ciddi bir rakam. Bunlada bitmiyor devamı var . Demek dava ne dershaneymiş nede adalet. Mesele başkaymış... yeni çark etmiş bize. Yıllarca bizi kendinden görmemişlerde, bizde bağrımıza basmışız. Dinleyip Dinleyip ne gizlilik bırakmışlar nede mahrem.İşin garip tarafı artık halk o kadar takmıyor ki . Kargaşa çıkıyor beni neden dinlemediler diye. Bi kıskançlık oluştu. Eskiden dinleme gibi bir şey olsa vay efendim dinleniyorum . Ne yapmalıyım savcılığa gideyim bi kaç avukatamı sorayım kelamları boy gösterirken Şimdi listede beni atlamışlar. Bi dahaki listede beni es geçmeyin moduna girdik.    Halkın ağzında sakız niyetine cakkıdı cakkıdı çiğneniyor. Bi yerde birisi balonu patlacakta gününü bekliyoruz. Aslında bu olanları tabanlarına çok rahat anlatabilirler onda problem yok zaten Rüyamızda gördük dense sorun çözülür. Onlar içlerinde bu meseleyi Kolayca çözerler. Montajlara ağzımı bile açmayacağım. Ciddi ciddi gülesim geliyor. Yani battı balık yan gidermi demeliyim yoksa Nasrettin hoca misali ya tutarsa kafası ile mi düşünüyorlar bilmiyorum ama ben yapsam montajı daha iyi yapacağımdan emin olabilirsiniz.
   Neyse artık deşifre olmuş bir örgüt olarak etken olarak hiç bir vasfı Kalmadı zaten SELAM terör örgütünün. Hıı bu arada benim ismim de dinleme listesindr yoktu. Şaşırmadım fakat listede ismi geçen bir çok arkadaşım vardı. .
  Önümüzdeki dinleme listelerinde bi umut bekliyoruz bizde çıkarız diye
    Bir dahaki listede görüşmek dileği ile yada dinlenmek dileği ilemi demeliydim. Tövbe Estağfurullah    
                                                            Sahi siz dinleniyormuydunuz?
                                                                                       Selam ve dua ile 
                                                                                       Şüheda Nur Fidanol

18 Şubat 2014 Salı

Biz Müslümanız Irkta neymiş ?

Aslında ne çok yanlışlarımız var. Yanlış olduğunu bildiğimiz halde, bile isteye yapıyoruz.Evet ona buna yorum yapıp, eleştirmek yerine bir dönüp kendimize baksak aslında nekadar da güzel insanlar haline geleceğiz de , boşu boşuna vakit kaybediyoruz ona buna kafayı takarak. İnsanları bölüp bölüp meshep ve ırklara ayırıyoruz. Oysa dinimizde bize haram kılınmamış mıdır ırkçılık ?  Bunu bildiğimiz halde var bir iç sesimiz kürt, türk , laz, çerkez, alevi , sunni , şii ayırdıkça ayırıyoruz.  Sizce doğrumudur, mümkünmüdür insanları ayırmak? Yahu aynı değilmiyiz oysa ırk olarak bizi ayıracak ne özelliğimiz var ?
  Pehhh ırk'ta neymiş biz güzel müslümanlardanız...
Mesela Türk-Kürt  normal yaşantımızda çokça rastladığımız bi bir ırk ayrımı. Ayırdılar Türk-kürt diye sonra bir kavga bi gürültü.  Birileri birilerini hor görüyor, diğeri ise bunun altında kalmamak için atağa geçiyor. O ona sövüyor, o onu dövüyor. Battı balık yan gidermiş. Kan davası gibi ırk davası çıkıyor. Yazık. Birileri zulm yolundan gidiyor diğeri ise dağ yolunu tutuyor. Oysa bu iki insanda aynı ülkede doğmuş aynı havayı solumuştu. Kumaşlarıda bu ülkede dokunmuştu. Tek hataları kumaşı bu ülkede dokunmayan insanların oyunlarına gelmekti. Peki ya bu oyuna gelen insanlar neyi paylaşamıyordu? Bu sorunun cevabını ben  bulamadım.  Daha bir kaç sene önceye kadar insanlar kürt olduğu için insan yerine konulmuyordu.Geçmiş zamanda türbanlı kardeşlerimize yapıldığı gibi. ..Oysa onlar değil miydi "En iyi kürt ölü kürttür diyen"  .Neye bu öfke neye bu sinir ?  Kürtlerde bu ülke için savaştı her müslüman gibi. Bir farkımız yok yani diğerlerinden.  Neden bu vatan haini muamelesi ?
     Dilleri yüzünden zulm gören bir çok kürt halk ve çocuk vardır. Sırf kürtçe konuştuğu için çatal bıçak fırlatan mı dersin , dalga geçen mi dersin? Küçücük çocuğa kürtçe konuşmayacaksın deyip diretmekmiydi medeniyet , hak ? Yazık insanları geldiği kültürden utanıp çekinecek hale getirdiniz!
       Ben bir kürt'üm o hani ölü kürtlerden değil bir normal insan gibi senin gibi yada bir başkası gibiyim
 İnsanlara kürtüm dediğimde verdiği tepkiler ziyadesi ile üzücü zaten. Kaldı ki zihinlerden geçenleri okur gibiyim ya neyse. Kürt açılımını elbette destekliyorum. Herkes ne kadar insan olarak yaşamayı hak ediyorsa ne bir fazla ne bir eksik aynen aynısını istiyorum. Bugün Türkiye'nin sınırları içerisinde
 bayrağımdan , istiklal marşımdan onur ve gurur duyarak yaşıyorum
      Şehitlerimin ismini taşıyan bi insan olarak tek istediğim insanlık.
   Evet benim adım Şüheda
   Ben bir müslüman'ım
   Ben bir Kürt'üm
 Fakat vatan haini (terörist) değilim. .
                                                                                                                    Bütün İnsanlığa
                                                                                                                    Selam ve dua ile
                                                                                                                    Şüheda Nur Fidanol.

24 Ocak 2014 Cuma

ELİME ALDIM CEMAAT İÇİNİ AÇTIM CEMİYET !


Evet arkadaşlar 
Yepyeni bir yazı yepyeni bir başlık ile karşınızdayım. Bizler bazı yalanlar ile büyütüldük, sadece Ali , veli ve Ayşe değil koca bir milleti ninniler ile uyuttular. Ama öyle bir dönem geldiki insanlar kafasını kaldırıp neler oluyo dedi. Aslına bakarsanız cemaat ve hükümet arasındaki durumlarda çekimser olma taraftarı idim. Fakat zaman şunu gösterdiki  tarafını belli etmenin en doğrusu olduğu. Hı taraf derken kastettiğim cemaat veya hükümet, iktidar  değil . Yaninda durduğum savunduğum hak ,doğru olan taraf. İlk Feytullah Gülen'in  beddua videosu ortaya çıktığında (şunu belirtmekte fayda var derdim muhalefet değildir) yanlış olduğunu yüksek ses ile belirttim. Müslüman müslümana beddua etmez nokta Net yani oraya buraya çekilecek olur yanı yok. Yanlış yaptı.  
Bir diğerine geçecek olursak cemaat cemaat olmalı , cemiyet  veya örgüt  olmamalı. Cemaat Allah'a kul yetiştirmeli , kendine asker degil. 
Zaten dershanelerin kapatılmasına tepkilerileride bu yüzden. Kamplarına göz konulmuştu. Dershaneler de  eğitime destek olsun diye açılmadı zaten. Dertleri eğitim olsa okul açmaları daha yerinde olurdu. Tamam eğitim veriliyor desek evet feytullah gülenin kitap ve kasetleri,  dinlenip okunuyor. Buda yanlış Din öğrenilecek ise kitabımız kuran-ı kerim okutulması gerek. Peygamber Efendimiz ( sav ) yolu izlenmelidir. 
Bıktırdınız ...Halk ne dershaneymiş be arkadaş dedi.
Hükümetin hiç mi yanlışı yok diyen arkadaşları duyar gibiyim. Evet var tabi olmaz olur mu?  Cemaatin devletin içinde bu palalel yapılanmayı görmemesi veya göz yumması bir hatadır.17Aralık olaylarına ortak  olan cemaatçi abiler, ablalar palalel yapılanma ile bazıları bile isteye bazıları bilmezlikten bu millete , ,vatana büyük zarar veriyor . Halk Bankasına yapılan suçlama , bilgi ve datalara el konulup ismini bilmediğimiz kişi ve kuruluşlara servis edilmesi  hükümete veya ak partiye düşmanlık değil,  vatana millete dusmanlıktır. Tavrım net ve kâti . Çamur at izi kalsın . İtibarsızlaştırma politikası tavan yapmış durumda. Bunlardan nasibini IHH'da almış durumda. Cemaat gün geçtikçe  daha çok eksi alıyor karnesine. Her bir gün daha çok kan kaybediyor.  Dik kafalılığı  ile dinimize uygun olmayan tavırlar sergiliyorlar. Gerek Bankası, gerek gazetesi,  gerek kanalları cemaati  infaza  itiyor. Bu kendini kendini bitirmek demek. Olmayacak cümleler sarf edip, kabul edilemez adımlar atıyorlar. Cemaatin içinde bulunan bir insan olarak  söylemeliyim ki , twitter veya herhangi bir sosyal medyaya izin verilmezken. Bu sıralar serbest ve twitter da yumurta kafalı abiler, ablalar, fake hesablar  hiç bir işleri dertleri yokmuş gibi günde binlerce twet atıp yazı yazıyor.  Amaç ne sosyal medyadan ortalık karıştırmak mı? Belliki geziden kopya çekenler var. Kaset politikasını hiç azıma almıyorum bile , üslubum el vermiyor. Cemaat tamamen kötü diyemem tabi tabanında derdi hak olan masum insanlarda var bizim meselemiz onlar değil elbette .Ama gaye hak ise cemaatin şuan yaptığı hak değil bilin isterim. Gazeteler iptal edildi, bankalarından hesaplar çekildi halk desteği çekti. Gerçeği gördü. Bu sefer fevri değiliz, sakin ve aklı başındayız.Yıllardır uygulanan dine karşı din ideolojisinin oyuncağı olmayacak, vatan ve milletimiz için en doğru kararı alıp Milli irademize sahip çıkacağız.Hi unutmadan geçtiğimiz günlerde Yavuz Bahadıroğlu ve Turgay Güler'in kitaplarina NT' ambargo koyması beni şaşırtmadı. Kuyruk acısı .Ez cumle gittiğiniz yol , yol değil. Bizden soylemesi.Muhalefet zihniyetine  dönüşünüz hayrınıza degil.
  Ali Şeriati nede güzel söylemiş ;
Bir hakkı ortadan kaldırmak için hep batılı kullanmazlar, hatta çoğu zaman hakkıda kullanırlar. 
İşte hep burada yanılıyoruz. 
 Perde kapandı arkaşlar.Geçmişler olsun. 
Selam ve dua ile
Şüheda Nur Fidanol. ..

15 Ocak 2014 Çarşamba

ALLAH'IN KULU DİKKAT ET ÜSLUBUNA.!

Evet arkadaşlar; Son günler bize neler getirdi, neler götürdü? Getirisine pek takılmadım da götürüsü çok gözüme battı. Üslubumuz değişti,kelimelerimiz değişti.Daha düne kadar ahlak bekçisi geçinen Abiler, Ablalarımıza ne oldu da birden bu derece degistiler. Seviyesiz eleştiriler, hakaretker, bencil itamlar. Eeee Allah'ın kulu sormazlar mı adama bu ne lahana turşusu bu ne ananas diye.Burdan bişey çıkaracak olursam son çırpınışları derim. "Geçmişler ola " daha ne denirki! Gelinen zaman sürecince o,bu,şu diye ayırt etmeksizin düşünüp tartıp öyle konuşması gerekli.Zira bu aralar hızlı ve öfkeliyiz! Görüşler, düşünceler farklı olabilir. Olmayacak tek şey saygısızlık olmasi gereken kişilere ve görüşlere saygı. Elbette bir yerde haksız varsa sesimizi de çıkaracağız, tepkimizi de belli edeceğiz , ama kendimize yakışacak şekilde. Herkes çirkinleşebilir; cemaat çirkinleşebilir,muhalefet çirkinleşebilir,Siyonisti, kemalisti, koministi, çirkinleşebilir. Ama unutmayın siz çirkinleşmemelisiniz. Doğru yerde hakkı hak ile savunmak en doğrusu. Sözlerime bir Aliya izzetbegoviç sözü ile sonlandırmak istiyorum ""Allah'ım islam halkına ve bütün dünyaya iman bağışla "" Selam ve dua ile kendinize iyi bakın Şüheda Nur Fidanol

11 Ocak 2014 Cumartesi

MEKANIN CEHENNEM OLSUN KASAP .!

Evet arkadaşlar Kasap lakaplı eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron 04.Ocak 2006 tarihinde beyin kanaması geçirdi. Hastahaneye yatırıldığın da 77 yaşında yaşında olan Şeron Tarih 11 Ocak 2014 bile isteye öldü demiyorum. "Geberdi " Evet geberdin Şaron gittiğin yerde cehnneminde ateşin bol olsun.Her vur emri yaptığın Filistinli kardeşimin yüzünde tebessümde.Cennet ucuz cehennem lüzumsuz değil. Bundan sonraki yazımın devamında ismi ile değil hak ettiği kasap lakabını kullanacağım. SİYASETÇİ DEĞİL TERÖRİST'Tİ Daha 13 yaşında iken babasının hediye ettiği bir Çerkez hançeri ile Filistinlilere saldırmaya başladı. Hayatı boyunca hep saldırgan ve sadist tarafı ile tanındı. Sadece bundan ibaret bi kasaptı .iliklerine kadar vahşet yüklü mahlukattı kasap bey. -İlk katliamı içerisinde kadın ve çocuklarında bulunduğu bir köye saldırıp 69 kişinin ölümü ile sonuçlanan olay gerçekleştirdi. -Sabra ve Şatila kamplarında sergilediği vahşet sonucunda 2000'i aşkın mülteci hayatını kaybetti. -Tahrikkar davranışları ile ikinci intifayı başlatarak binlerce Filistin'li müslümanların katledilmesine sebep oldu. Ve daha nice katliyam ile sonuclanan operasyona önderlik yaptı katil kasap. Peki ya bunca yaptığın yanına kalır mı sandın? Bunca kişinin ahı çocuklara ve kadınlara yaptıklarının hesabı sorulmaz mı sandın .Geberdin ya şimdi Yüce Yaradanın şerrinden kork! Dökülen kanlar kıydığın canların hesabını tek tek verme vakti geldi sonunda. Elbette hesabın çetin olacak. Çocuklara kadınlara ettiğini cehennemde bulacaksın. Şehit ettiğin aslanlar ile yüzleşme vakti geldi.Darısı tüm zalim ve zulme dur demeyenlerin başına. Ne diyorduk unutmayalım. "Zalimler için yaşasın Cehennem" Ateşin bol olsun kasap layık olduğun yerde yanmaya gidiyorsun arkandan daha niceler gecelecek. Tüm islam aleminin gözü aydın. . Selam ve dua ile Şüheda Nur FİDANOL

5 Ocak 2014 Pazar

BATI BATI DİYEREK BATIYORUZ !

Evet pek sevgili arkadaşlarım, takipçilerim, kardeşlerim Bir çoğumuz batı medeniyet, uygarlıktan bahseder ama tarihten bu güne baktığımız da medeniyet, uygarlık bi yana dursun sömürgeci barbar bir batı çıkıyor karşımıza. ABD dünya bir medeniyetler çatışması dedi . Bizlerse hep bunları okuduk, , bunları tartıştık. Okadar tartıştık ki kendi tarihimizi, kendi kültürümüzü unuttuk. Kendi insanlık anlayışımıza yabancılaştık. Bu yanlış algı ve yanlış bilincin adı ise kültür emperyalizmidir. Çoğu insan batının vitrinini görür.Batı; siyasilerin, kapitalistlerin, orduların ve silah üretici bilim adamlarının oluşturduğu başka bir dünyadır.Öyle ki Haçlı seferleri, Engisizyon, Afrika'nın 350 yıl boyunca köleleştirilerek çökertilmesi, Avusturya'nın işgali ile yerli halkın yok edililişi, Çinle Afyon savaşları dünya'yı paylaşım amaçlı birinci ve ikinci dünya savaşları, bir çok ülke ile en son Afganistan ve Irak'ın işgali bunlar birer medeniyet değil batının barbarlık tarihinin kesitleri. Kısacası batının Hristiyan tarihi bin yıldan itibaren pekte masumhane değildir. Ama ne varki bunları böyle anlatıp yada uzun vadeli emperyalist projelerinden bahsedince "yok canım abartma"veya "komplo teorisi kurma" denir. Aslında biz uzun vadeli plan yapmayan ve işin esası böyle bu kadar kötü niyetle geleceğe ait senaryolar kurmayan bir millet olduğumuz için uzun vadeli planlardan pekte anladığımız söylenemez. Ne yazık ki okumuyoruz, bilgilenmiyoruz, ancak ahkâm kesiyoruz. Bazısı bilmeden ahkâm keser , çoğu da bilmeden konuşur. Yani okuyan yok , , konuşan çok. Uğur Mumcu ne kadar güzel söylemiş "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar "diye. Ne yazık ki bilgi sahibi olanlar konuşuncada abartma diye tepki veriyoruz. Evet arkadaşlar Batı Türkiye'de eski ve yeni tüm kiliseleri açılmasını , çan seslerinin Anadolu'ya yayılmasını ve buralarda ibadet edilmesini isterken kendi ülkesinde ise İsviçre örneğinde olduğu gibi minare ve ezanı yasaklamaya çalışır. Üstelik bu yasağa halkı da ortak ederek referandum yapmak suretiyle çoğunluk yaratır. Şimdi size soruyorum batı battı gidiyor siz hala Batıya medeni diyenlerden misiniz yoksa ?

2 Ocak 2014 Perşembe

IHH

Pek sevgili okurlarım,takipçilerim, kardeşlerim Gündemimizde pek tâbi sizinde bildiginiz üzere çalkalanıyor. Üzerinden bir gün geçmeye görsün yeni bir olay, yeni bir oyun, yeni bir iftira gündeme geliyor. Evet bu sefer de sıra IHH 'adındaki yardım Vakfına gelmişti. Pekiya neden ? Kimin kuyruğuna bastı? Kimin kedisine kışt dedi ? Hı evet Suriye'de soğuktan donan müslüman kardeşlerimize yardım etti. Mavi Marmarayı ortaya çıkardı.Dış güçlerin birer hedef haline geldi. Ortada 2 cümle dolanıyor . 1) IHH tırından silah çıktı 2) Tır aranmadan serbest bırakıldı Ebe yahu madem öyle aranmayan tırda silah olduğunu nerden biliyorsunuz? Veya nerden mi uyduruyorsunuz mu demeliydim acaba. Geçmiş zamanda Deniz Fenerine neler oynandı ise bugün IHH'ya aynı kişiler oyun oynuyor. Aynı kişiler nifak sokmaya çalışıyor. Peki ya bu tır olayı nedir derseniz.  İHH Başkanı Bülent Yıldırım konuyla ilgili açıklama yaptı. Yıldırım şunları söyledi:“İHH’ya ait olduğu söylenen tır kesinlikle bize ait değil. Bu bize yapılan bir operasyon ve biz bu operasyonu kimlerin yaptığını çok iyi biliyoruz, bunların kim olduğu ortaya çıkacak. Bundan sonra her türlü saldırıyı bekliyoruz. Onlar bizim yakamızı bırakmıyor, bizde onların yakasını bırakmıyoruz! İsrail cezasını çekecek. Yurt dışında çalışan arkadaşlarımızın başına bir şey gelirse bunun hesabını verecekler. Hukuk davası açacağız' dedi. O zaman bu iftirayı kim çıkardı ise elbette hesabını verecektir.Bu tarz oyunların tek hedefi vardır oda itibarsızlaştırma,ama unuttukları bir şey var IHH sadece bi vakıf değil ümmetin sesidir. Yolsuzluk oyunları gibi pis bir oyun oynayacaklardı, o kirli oyunlarını fakat Allah oyun bozanların en hayırlısıdır.Ezcümle iyi ve doğru adına ne varsa çamur ve iftira atma dönemindeyiz. Rabbim sonumuzu hayr etsin Selam ve dua ile Şüheda Nur Fidanol